İnsan gibi
Tek olmak istiyorsun
kendinle...
yalnız
tek başına
sessiz,
kimsesiz........
Rüzgarsız bir yelken olmak istiyorsun
rüzgarın ne olduğunu unutup..
Küreksiz bir sandal
Isıtmayan bir güneş
Sarılmayan kollar
Öpmeyen dudaklar
Yapraksız bir ağaç
Kanatsız bir kuş…
Yalnız uykularda,
sebepsiz geceler ve gündüzler..
Acısız sorunlar,
kolay cevaplı sorular…
Ne olacak ki
Ankara da olsan..
Antalya da olsan
veya Viyana da…
Seni sen yapan sadece sen değilsin ki,
herkes her şeyin bir parçası..
Yolu bir yerde bir şekilde kesişen insanlarız..
Aynı kümeste tavuklar,
aynı çiçekte arılar…
Dönüp gideceğiz bir şekilde
Belki bir süre birlikte uçacağız
Belki yorulup aynı dereden su içeceğiz
Herkesin çağrısı farklı
Gerçeğe çağrı tek bir olan,
İnsan olmanın gerçeğine..
Düşünmenin..
Sevmenin..
Anlamanın..
Belki bencil olmanın...
Asıl olan bu.
Koşuyoruz durmadan
ama bizi insan yapan özelliği unutarak koşuyoruz..
..“bal yapanlar peteklere koşarlar”
sonra yine çiçeğe..
yine peteğe
çiçek
petek
çiçek
petek
ve ölürler
tek yapmaları gereken bal
arı gibi olma.
insan gibi ol..
Her şey bir gün sona erecek..
Evet yine akşam oldu..
Yine petek zamanı
çiçekler soldu
Bir günü daha yaşadık ve bitti
Ne yaşadığımızı bilmeden….
Taner Arda
28 Ağustos 2009 Cuma
gönül
bunca yil herkesten kaçtin
en sonunda buldum sandin
ansizin içini açtin
yapma dedim yaptin gönül
gözleri senden uzakti
fark edilmez bir tuzakti
sana böylesi yasakti
yapma dedim yaptin gönül
o bir yolcu sen bir hanci
gördügün en son yalanci
içinde ki serin sanci
gitmez dedim kaldi gönül
sen istedin ben dinledim
senden ayri olmaz dedim
en sonunda bende sevdim
simdi beni kurtar gönül
gözlerin bakar da görmez
ellerin tutar da bilmez
gece gündüz fark edilmez
demedim mi sana gönül
sabahin tam üçündesin
dertlerin en gücündesin
hala onun pesindesin
gitme dedim gittin gönül
böylesi sevdigin için
bir kördügüm oldu için
agliyorsun için için
demedim mi sana gönül
sen istedin ben dinledim
senden ayri olmaz dedim
en sonun da bende sevdim
simdi beni kurtar gönül
en sonunda buldum sandin
ansizin içini açtin
yapma dedim yaptin gönül
gözleri senden uzakti
fark edilmez bir tuzakti
sana böylesi yasakti
yapma dedim yaptin gönül
o bir yolcu sen bir hanci
gördügün en son yalanci
içinde ki serin sanci
gitmez dedim kaldi gönül
sen istedin ben dinledim
senden ayri olmaz dedim
en sonunda bende sevdim
simdi beni kurtar gönül
gözlerin bakar da görmez
ellerin tutar da bilmez
gece gündüz fark edilmez
demedim mi sana gönül
sabahin tam üçündesin
dertlerin en gücündesin
hala onun pesindesin
gitme dedim gittin gönül
böylesi sevdigin için
bir kördügüm oldu için
agliyorsun için için
demedim mi sana gönül
sen istedin ben dinledim
senden ayri olmaz dedim
en sonun da bende sevdim
simdi beni kurtar gönül
23 Ağustos 2009 Pazar
Çılgın ve hüzünlü
Çünkü yasamak gibi bir şeydi yaptığı
Anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü
Akşamın dinginliğini otluyordu o zaman
Her sabah denize çıkar, bir elma yerdi
Hüznünü ve çılgınlığını elmanın
Gözünü yumsan ağzında duyarsın
Ellerine bakma artik
Çünkü kar yağıyor
Çılgın hüzünlü
Büyük kentleri düşünse de rahatlasa
İste her şey nasıl haince karıştırılmış
Kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde
Saatin sonunda meydan
Suyun sonu ilerde
Böyle yasamak zordur elbet anlıyorum
Çılgın ve hüzünlü
Şimdi dolaşıp duruyor aramızda
Kıpkırmızı bir duygu olarak
Doğudan batıya bir güz halinde
Çılgın ve hüzünlü
Biraz dağ yollarını öğrenmesi gerek sanırım
Kahirceler mekkâre katırları gibi
Onlar ki hiç bir şeyleri yok
Korkunca çılgın, sevince hüzünlü
Kar dindi
Gerçekten dindi
Ellerine bakabilirsin
TURGUT UYAR
Anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü
Akşamın dinginliğini otluyordu o zaman
Her sabah denize çıkar, bir elma yerdi
Hüznünü ve çılgınlığını elmanın
Gözünü yumsan ağzında duyarsın
Ellerine bakma artik
Çünkü kar yağıyor
Çılgın hüzünlü
Büyük kentleri düşünse de rahatlasa
İste her şey nasıl haince karıştırılmış
Kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde
Saatin sonunda meydan
Suyun sonu ilerde
Böyle yasamak zordur elbet anlıyorum
Çılgın ve hüzünlü
Şimdi dolaşıp duruyor aramızda
Kıpkırmızı bir duygu olarak
Doğudan batıya bir güz halinde
Çılgın ve hüzünlü
Biraz dağ yollarını öğrenmesi gerek sanırım
Kahirceler mekkâre katırları gibi
Onlar ki hiç bir şeyleri yok
Korkunca çılgın, sevince hüzünlü
Kar dindi
Gerçekten dindi
Ellerine bakabilirsin
TURGUT UYAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol Behramoğlu
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol Behramoğlu
21 Ağustos 2009 Cuma
about interdependecy
an example from nature
rainy days coming soon :)
simdi efendim ozgurlugun asamalari vardir. yurumek nasil ilk adimla baslar onun gibi olsa gerek.
ilk asama "dependency", bagimlilik donemi,hepimiz bagimli olarak merhaba deriz dunyaya kendimizi hala annemizin bir parcasi saniriz. bu dogal bir surectir, hepimizin yasadigi, kimimizin yasayakaldigi :) bu donem uzar gider ve suresi degisir her bireye gore. kimi 50 yasinda dahi bagimlidir, karar veremez tek basina yolunu bulamaz, ayakta duramaz hep destege ihtiyaci vardir. bizim gibi ailenin baskin oldugu toplumlarda bu surec daha uzun iken bazi toplumlarda 18inden sonra biter makasla kesilmis gibi...
sonra bagimsizlik donemi baslar, ayakta durur birey ceker gider, kararlarini veriri, oncelikli sarti ekonomik bagimsziligini elde etmektir. sonra maddi ve manevi olarak koparmak ister her turlu bagi kopardikca rahalar hafifler ve ucar. sonra sisen balon patlar ve gerisin geri sert bir dusus yasar "birey". evet "ozgur" insan kendisine oyle cok yogunlasir ki ozgurluk yetmemeye onu mutlu edememeye baslar, tatminsizilk, doyumsuzluk alir basini gider.
asil olan "interdepency" asamasina gelebilmek. hem kendi ozgurlugune hem de baskalarinin ozgurluklerine halel getirmeden mutlu mesut ama beraberce yasamayi becerbilme yetisidir :) lafazanlikta kolay gel gor ki az bulunur bir iliski turu. cunku "interdependent" olabilmenin on sarti "dependent" - ozgur olmayi basarabilmektir.
simdi bir ornekle izaha cabalayalim, doga ile insanin iliskisi. eger gunesli havada disari cikip yagmurda evine siginanlardan iseniz hava durumuna bagimli yasamaktasinizdir. onun emriyle oturup kalmaniz mumkundur.eger gunese yagmura aldanmayip kendinizi yollara vuranlardansaniz, kendinizi dogadan bagimsiz kilmissinizdir, velakin guneste cildinizi yakmaniz,yagmurda islanip hasta olmaniz mumkundur. ve eger aklini kullanmaya baslamis olgun insan olarak yagmurda semsiye/yagmurluk alip, guneste koruyucu krem surerseniz, hem doganin tadini cikarip hem de dilediginizce davranirken onun gazabina ugramamis olursunuz. Paratoner mesela interdependency saglamak icin doga ve insan iliskisinin iyi bir ornegidir.
simdi bir iliskiye baslarken kafanizda bunlar olunca hop diye ortada kaliyorsunuz.
:)
rainy days coming soon :)
simdi efendim ozgurlugun asamalari vardir. yurumek nasil ilk adimla baslar onun gibi olsa gerek.
ilk asama "dependency", bagimlilik donemi,hepimiz bagimli olarak merhaba deriz dunyaya kendimizi hala annemizin bir parcasi saniriz. bu dogal bir surectir, hepimizin yasadigi, kimimizin yasayakaldigi :) bu donem uzar gider ve suresi degisir her bireye gore. kimi 50 yasinda dahi bagimlidir, karar veremez tek basina yolunu bulamaz, ayakta duramaz hep destege ihtiyaci vardir. bizim gibi ailenin baskin oldugu toplumlarda bu surec daha uzun iken bazi toplumlarda 18inden sonra biter makasla kesilmis gibi...
sonra bagimsizlik donemi baslar, ayakta durur birey ceker gider, kararlarini veriri, oncelikli sarti ekonomik bagimsziligini elde etmektir. sonra maddi ve manevi olarak koparmak ister her turlu bagi kopardikca rahalar hafifler ve ucar. sonra sisen balon patlar ve gerisin geri sert bir dusus yasar "birey". evet "ozgur" insan kendisine oyle cok yogunlasir ki ozgurluk yetmemeye onu mutlu edememeye baslar, tatminsizilk, doyumsuzluk alir basini gider.
asil olan "interdepency" asamasina gelebilmek. hem kendi ozgurlugune hem de baskalarinin ozgurluklerine halel getirmeden mutlu mesut ama beraberce yasamayi becerbilme yetisidir :) lafazanlikta kolay gel gor ki az bulunur bir iliski turu. cunku "interdependent" olabilmenin on sarti "dependent" - ozgur olmayi basarabilmektir.
simdi bir ornekle izaha cabalayalim, doga ile insanin iliskisi. eger gunesli havada disari cikip yagmurda evine siginanlardan iseniz hava durumuna bagimli yasamaktasinizdir. onun emriyle oturup kalmaniz mumkundur.eger gunese yagmura aldanmayip kendinizi yollara vuranlardansaniz, kendinizi dogadan bagimsiz kilmissinizdir, velakin guneste cildinizi yakmaniz,yagmurda islanip hasta olmaniz mumkundur. ve eger aklini kullanmaya baslamis olgun insan olarak yagmurda semsiye/yagmurluk alip, guneste koruyucu krem surerseniz, hem doganin tadini cikarip hem de dilediginizce davranirken onun gazabina ugramamis olursunuz. Paratoner mesela interdependency saglamak icin doga ve insan iliskisinin iyi bir ornegidir.
simdi bir iliskiye baslarken kafanizda bunlar olunca hop diye ortada kaliyorsunuz.
:)
18 Ağustos 2009 Salı
Acelem var
Daha Saat, Dokuz Degil miydi ?
nezaman, Onbir Oldu ?
Cicekleri, Yeni Almistim Ne zaman Soldu
Ne cabuk ,Geldik Buralara Hani Uzun bi yoldu ?
Acelem Var, Acelem var,Acelem Var Acelem var
Zaman Eski, Zaman degil Sanki
Nasıl Yetisecem
ilgilenemedim, Bugün Daha Kedimi Sevecem
Bide, Dükkandan Organik Elma Alacam
Acelem Var, Acelem Var Acelem Var
Aslinda, Şöyle bir Derin Nefes Alsammm
Gökyüzünde, Süzülen Martiya Baksam
Kıyıya Vuran, Dalganın Sesini Dinlesem
Bogazdan, gecen Son Vapuru Beklesem
Tutmayın ,Beni Daima Bi yerlere Yetisecem
Fırsat, Bulamadım Daha iste Cay icecem
Ne zaman, Uyuycam ,Acaba Ne zaman DüŞünecem
Acelem Var, Acelem Var Acelem Var
nezaman, Onbir Oldu ?
Cicekleri, Yeni Almistim Ne zaman Soldu
Ne cabuk ,Geldik Buralara Hani Uzun bi yoldu ?
Acelem Var, Acelem var,Acelem Var Acelem var
Zaman Eski, Zaman degil Sanki
Nasıl Yetisecem
ilgilenemedim, Bugün Daha Kedimi Sevecem
Bide, Dükkandan Organik Elma Alacam
Acelem Var, Acelem Var Acelem Var
Aslinda, Şöyle bir Derin Nefes Alsammm
Gökyüzünde, Süzülen Martiya Baksam
Kıyıya Vuran, Dalganın Sesini Dinlesem
Bogazdan, gecen Son Vapuru Beklesem
Tutmayın ,Beni Daima Bi yerlere Yetisecem
Fırsat, Bulamadım Daha iste Cay icecem
Ne zaman, Uyuycam ,Acaba Ne zaman DüŞünecem
Acelem Var, Acelem Var Acelem Var
insanlik hali :)
son gunlerde ne cok da rastladim, "insan" hallerine "biz insan"larin.
dilerdim ki sizlere "insanlik dersleri" anlatip guzel ve etkileyici hikayeler anlatayim.
velakin yasadigim basitce dile geldiginde cikan tablo pek hazin ve oldugu gibi "insan".
ne yapariz gordugumuzde birinin zayifligini? efendim bir kere soru yanlis cunku rastlantisal olarak gorme degildir, evvela yakalariz civarimizdakilerin zayif noktalarini. sonra ustune gitmeden, iyice hirpalamadan birakmayiz, yine cok hafiflettim, elimize gecince boyle firsat amansizca vururuz, "cani ciksin"dir ve insaf sozlukte unutlmus tozlu bir kelime. anlamak empati kurmak, yureklendirmek, neden bahsettiginiz anlayamadim :) dusen vurulur iste kurali budur zayif ezilir, guzluye yaklasilmaz. iyi niyet, durustluk ola ki en yakininza eger aciga cikariyorsa zayifliginizi, eger yaranin ustundeki ortuyu kaldiriyorsa, sansiniz yok, desilir o yara amansizca, hic kapanmamasi hatrina.
aman insaniz, iste huyumuz batsin, buyuz biz, ille de boyle yapariz. hic uzulup aglamayain, yakinip durmayin. cok hosunuza gitmezse basip gidin. bu benim teknigim bazen eve 12 saat ugramiyorum, ozlemek guzeldir. ve cirkinlik dogal. hepimiz biraz cirkiniz, bir parca yanlis hepimiz de var. ne olmus bu seferlikte o insafsizca yargilamis olsun, yabanci degil ki. hos gormek de guzeldir ve hepimiz biraz guzeliz. oylese hayat devam ediyor...
dilerdim ki sizlere "insanlik dersleri" anlatip guzel ve etkileyici hikayeler anlatayim.
velakin yasadigim basitce dile geldiginde cikan tablo pek hazin ve oldugu gibi "insan".
ne yapariz gordugumuzde birinin zayifligini? efendim bir kere soru yanlis cunku rastlantisal olarak gorme degildir, evvela yakalariz civarimizdakilerin zayif noktalarini. sonra ustune gitmeden, iyice hirpalamadan birakmayiz, yine cok hafiflettim, elimize gecince boyle firsat amansizca vururuz, "cani ciksin"dir ve insaf sozlukte unutlmus tozlu bir kelime. anlamak empati kurmak, yureklendirmek, neden bahsettiginiz anlayamadim :) dusen vurulur iste kurali budur zayif ezilir, guzluye yaklasilmaz. iyi niyet, durustluk ola ki en yakininza eger aciga cikariyorsa zayifliginizi, eger yaranin ustundeki ortuyu kaldiriyorsa, sansiniz yok, desilir o yara amansizca, hic kapanmamasi hatrina.
aman insaniz, iste huyumuz batsin, buyuz biz, ille de boyle yapariz. hic uzulup aglamayain, yakinip durmayin. cok hosunuza gitmezse basip gidin. bu benim teknigim bazen eve 12 saat ugramiyorum, ozlemek guzeldir. ve cirkinlik dogal. hepimiz biraz cirkiniz, bir parca yanlis hepimiz de var. ne olmus bu seferlikte o insafsizca yargilamis olsun, yabanci degil ki. hos gormek de guzeldir ve hepimiz biraz guzeliz. oylese hayat devam ediyor...
sozunde duran adam :)
"sozunde duran adam" bu en az "savassiz bir dunya" kadar utopik bir kavram
kizmayin, soz meclisten disari veya iceri ne farkeder
bu devirde sozunde durmak hem de her zaman sozunde durmak nesli tukenmekte olan bir meziyet.
cunku soz verirken hafifiz, tutmaya gelince agir. yetisemiyoruz, baska is cikiyor, zaman yetmiyor, olmuyor bir turlu, adini yapAmadik koyuyor bir "A" ile tum suclarimizdan arinip puru pak oluveriyoruz.
istedik cok istedik sozumuzu tutmayi ama OLMADI uhu uhu bir de yakinip aglayalim bari.
ama bunca laf salatasina bakmayin ben bu duruma ne sasiriyor ne de icerliyorum. gayet normal, tabiatimiz geregi, insaniz ya, adam gibi adam olmamiz zor.
o yuzden en guzeli yuksek beklentiler koymamak, gelirim dediyse iyi ihtimalle 2 saat gec kalir ya da gelmez. bu durumda hep b planin olursa ekilmis olmazsin.
aldirma kosmaya devam :)
kizmayin, soz meclisten disari veya iceri ne farkeder
bu devirde sozunde durmak hem de her zaman sozunde durmak nesli tukenmekte olan bir meziyet.
cunku soz verirken hafifiz, tutmaya gelince agir. yetisemiyoruz, baska is cikiyor, zaman yetmiyor, olmuyor bir turlu, adini yapAmadik koyuyor bir "A" ile tum suclarimizdan arinip puru pak oluveriyoruz.
istedik cok istedik sozumuzu tutmayi ama OLMADI uhu uhu bir de yakinip aglayalim bari.
ama bunca laf salatasina bakmayin ben bu duruma ne sasiriyor ne de icerliyorum. gayet normal, tabiatimiz geregi, insaniz ya, adam gibi adam olmamiz zor.
o yuzden en guzeli yuksek beklentiler koymamak, gelirim dediyse iyi ihtimalle 2 saat gec kalir ya da gelmez. bu durumda hep b planin olursa ekilmis olmazsin.
aldirma kosmaya devam :)
3 Ağustos 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)