Barış Manço - İşte Hendek İşte Deve
Ağustos 10th, 2007 | Ekleyen: admin
Kuyu başına vardım Zeynebim bekler diye
Nasıl haberin almışsa dayı emmi hep orda
Dediler ne ararsın kızı almak mı istersin
Sana bir çift lafımız var hele buysa niyetin
İşte hendek işte deve ya atlarsın ya düşersin
Baktın olmaz vazgeçersin zordur almak bizden kızı
İşte halep işte arşın ya aşarsın ya biçersin
Baktın olmaz vazgeçersin zordur almak bizden kızı
Sögüdün dalı uzun Barışın gönlü hüzün
Elim eline değmedi varın anlayın gayri
İşte hendek işte deve ya atlarsın ya düşersin
Baktın olmaz vazgeçersin zordur almak bizden kızı
İşte halep işte arşın ya aşarsın ya biçersin
Baktın olmaz vazgeçersin zordur almak bizden kızı
27 Haziran 2009 Cumartesi
20 Haziran 2009 Cumartesi
yakinlik
kime kendinizi daha yakin hissedersiniz, asik oldugunuz kisiye mi, nefret ettiginize mi?
ne menem soru bu? aslinda cevap 1 kilo pamuk mu agir demir mi gibi basit ya hep yaniliriz :)
duygularin siddetidir yakinligi belirleyen, nefret de ask kadar yakininizdadir aslinda, aradaki fark birinin yakinligi sizi mutlu, memnun ve mest ederken, digerininkinin ofke, hinc ve hiddetle beslemesinden ibarettir. sonucda ikisi de cildirticidir, sadece farkli yonlerde. o yuzdendir ki buyuk asklarin buyuk kavgalarla basladigina sahitlik etmistir zaman.
her zaman boyle olacak degildir gerci, bazen ask tahammulu zor arzuya hasrete donusurken, nefret onu alinmaz bir kine donusebilir, uclarda yasanan duygulara ve yogunluklarina karsi cok zayiflasir bunyeler, o yuzden dikkatli, guclu ve temkinli olmali, mesafeleri iyi belirlemelidir.
bir de fark etmeyenler vardir, onlar dibinizde olsa bile aslinda o kadar uzak o kadar gecicidirler ki donup bakmaaz uzerinde kafa yormazsiniz.
iste simdi eger bir his ile tanimlamam gerekirse illa ki yasanalardan geride kalan tadi, bundan ibarettir. hafif bir nahosluk.
(tabii saglam bir ders var ki, o baska, onun icin yarip kalkip sukretmekteyim. o ayri onemli konu, hamdolsun apacik nasihati anlamaya varacak bir aydinlik nasip oldu. ben yapmadim, bu sadece bir nasip isidir.)
evet simdi ise illa bir sey hissedeceksem onun adi bir karasinegi gorunce hissedilen tiksinti kadar bile degil, ucup gidecegi belli, kovalanmaya bile degmeyecek bir kara sinek muhtemelen oyle genis bir yerdeki kimsenin aldirmasi soz konusu olmaz, bir an gormussem bile aslinda artik yok bile.
kayitsizlik hepsi bu. bu asamaya geldigim icin sukurler olsun. yol uzun cok uzun yapacak is cok. o zaman musadenizle...
ne menem soru bu? aslinda cevap 1 kilo pamuk mu agir demir mi gibi basit ya hep yaniliriz :)
duygularin siddetidir yakinligi belirleyen, nefret de ask kadar yakininizdadir aslinda, aradaki fark birinin yakinligi sizi mutlu, memnun ve mest ederken, digerininkinin ofke, hinc ve hiddetle beslemesinden ibarettir. sonucda ikisi de cildirticidir, sadece farkli yonlerde. o yuzdendir ki buyuk asklarin buyuk kavgalarla basladigina sahitlik etmistir zaman.
her zaman boyle olacak degildir gerci, bazen ask tahammulu zor arzuya hasrete donusurken, nefret onu alinmaz bir kine donusebilir, uclarda yasanan duygulara ve yogunluklarina karsi cok zayiflasir bunyeler, o yuzden dikkatli, guclu ve temkinli olmali, mesafeleri iyi belirlemelidir.
bir de fark etmeyenler vardir, onlar dibinizde olsa bile aslinda o kadar uzak o kadar gecicidirler ki donup bakmaaz uzerinde kafa yormazsiniz.
iste simdi eger bir his ile tanimlamam gerekirse illa ki yasanalardan geride kalan tadi, bundan ibarettir. hafif bir nahosluk.
(tabii saglam bir ders var ki, o baska, onun icin yarip kalkip sukretmekteyim. o ayri onemli konu, hamdolsun apacik nasihati anlamaya varacak bir aydinlik nasip oldu. ben yapmadim, bu sadece bir nasip isidir.)
evet simdi ise illa bir sey hissedeceksem onun adi bir karasinegi gorunce hissedilen tiksinti kadar bile degil, ucup gidecegi belli, kovalanmaya bile degmeyecek bir kara sinek muhtemelen oyle genis bir yerdeki kimsenin aldirmasi soz konusu olmaz, bir an gormussem bile aslinda artik yok bile.
kayitsizlik hepsi bu. bu asamaya geldigim icin sukurler olsun. yol uzun cok uzun yapacak is cok. o zaman musadenizle...
gezen gezer :)
www.sandaletliseyahat.blogspot.com
www.caglarca.blogspot.com
www.acikbilet.travellerspoint.com
www.ozlem-pansiyon.blogspot.com
www.farukbudak.com
www.arzuortac.blogspot.com
www.meren.org
www.tafanarestoran.com
www.gezginaile.blogspot.com
www.muhteremlegeziye.blogspot.com
www.caglarca.blogspot.com
www.acikbilet.travellerspoint.com
www.ozlem-pansiyon.blogspot.com
www.farukbudak.com
www.arzuortac.blogspot.com
www.meren.org
www.tafanarestoran.com
www.gezginaile.blogspot.com
www.muhteremlegeziye.blogspot.com
13 Haziran 2009 Cumartesi
duragan kaya, akiskan su
kimi kaya gibidir...
saglam basar ayaklari yere, ve bilir yerinde agir oldugunu da kimildamaz ileriye geriye. kaya butundur, icine girilmesi zor, atsan yarar basini birinin, dokunmasan kalir yerinde sakin, basip gecsen ustunden sen yol alirsin, olur da dikkatsizlikle takilip dusmezsen, ona bir seycik olmaz, yerinde agir kalir.
kimi kaya gorunur ama degerlidir, icinde tasir kimi zaman ametist kimi zaman kuvars, degeri degisir yapisina gore, damar damar isil isil renk renk. kimi kaya zamanla topraga donusur, cevreleyen saran orten topraga. toprak, o ki olulerin amino astlerini parcalar da toprak olurlar, o ki kabugunu kiran cekirdege hayat verir agac olur, cicek olur, ekin olur, bereket olur, can olur...
kimi su gibidir, akar gider...
ustelik topragin derinlerinden bir catlak bulup, bir kaynak olup guldur guldur akar, buz gibi, tertemiz kana kana akar, selaler olur caglar, ovalar da suzulur, bayirlarda cosar. icinde tatli su baiklari yuzer, o bazen onlardan hizli akar, bazen onlari sukunetle yolcular. her akan su, akarsu denize varmak ister, okyanusa vuslat etmek icin. tatliligindan vazgecer bu emelde ve dahi artik tuzludur. bilir ki dinginlik ve durgunlugun yolu ancak budur. kosa kosa gittigi okyanusa erisebilirse eger, bilir ki derinlerinde ne cok hazineleri barindirabilir ve yuzeyinde ne firtinalar koparip, ne dalgalar ile yutabilir onun sadece yuzeyinde kalmak ile yetinenleri.
suyun kaynagindan okyanusa kavusmasi uzun yolculuktur vesselam. kimi zaman insan eliyle yapilmis engeller cikar karsina, kimi zaman ise sadece bir kaya (!)
diyelim ki kesisiverdi suyun yolu kaya ile, degdi onun soguk, sakin tenine; bu iliski bal gibi bilirler ki kisa sureldir, ve dahi anlik. o an gorurler belki kaya -eger yeterince buyuk ise- yolunu az bir degistirir suyun, belki yani basindan degip gecer, belki ustunden asip gider ama illa ki gider. durmak isi degildir ki onun. bu esnada suyun carpisinin hizina ve acisina bagli belki micro olculerde oynar kaya yerinden ve hatta belki nano olculerde parcaciklar kopuverir yuzeyinde ama hepsi budur. su ile kayanin hikeyeleri bundan ibarettir, ve bu da doganin en dogal yansimasidir.
su gibi caglayip bir diyardan digerine kosturan ile kaya gibi saglam, toprak gibi bereketli olani kiyaslamayiniz birbiriyle. kulvarlari farklidir cunku. ne biri ustundur ne digeri.
kimisi ates gibi yanici/yakici, kimisi hava gibi saydam/ucucudur. cogu her biriden birer yudum almistir da bir tanesi azicik agir basmistir.
ne fark eder. insan insandir ve ne yaparsa hep kendine yapmistir :)
saglam basar ayaklari yere, ve bilir yerinde agir oldugunu da kimildamaz ileriye geriye. kaya butundur, icine girilmesi zor, atsan yarar basini birinin, dokunmasan kalir yerinde sakin, basip gecsen ustunden sen yol alirsin, olur da dikkatsizlikle takilip dusmezsen, ona bir seycik olmaz, yerinde agir kalir.
kimi kaya gorunur ama degerlidir, icinde tasir kimi zaman ametist kimi zaman kuvars, degeri degisir yapisina gore, damar damar isil isil renk renk. kimi kaya zamanla topraga donusur, cevreleyen saran orten topraga. toprak, o ki olulerin amino astlerini parcalar da toprak olurlar, o ki kabugunu kiran cekirdege hayat verir agac olur, cicek olur, ekin olur, bereket olur, can olur...
kimi su gibidir, akar gider...
ustelik topragin derinlerinden bir catlak bulup, bir kaynak olup guldur guldur akar, buz gibi, tertemiz kana kana akar, selaler olur caglar, ovalar da suzulur, bayirlarda cosar. icinde tatli su baiklari yuzer, o bazen onlardan hizli akar, bazen onlari sukunetle yolcular. her akan su, akarsu denize varmak ister, okyanusa vuslat etmek icin. tatliligindan vazgecer bu emelde ve dahi artik tuzludur. bilir ki dinginlik ve durgunlugun yolu ancak budur. kosa kosa gittigi okyanusa erisebilirse eger, bilir ki derinlerinde ne cok hazineleri barindirabilir ve yuzeyinde ne firtinalar koparip, ne dalgalar ile yutabilir onun sadece yuzeyinde kalmak ile yetinenleri.
suyun kaynagindan okyanusa kavusmasi uzun yolculuktur vesselam. kimi zaman insan eliyle yapilmis engeller cikar karsina, kimi zaman ise sadece bir kaya (!)
diyelim ki kesisiverdi suyun yolu kaya ile, degdi onun soguk, sakin tenine; bu iliski bal gibi bilirler ki kisa sureldir, ve dahi anlik. o an gorurler belki kaya -eger yeterince buyuk ise- yolunu az bir degistirir suyun, belki yani basindan degip gecer, belki ustunden asip gider ama illa ki gider. durmak isi degildir ki onun. bu esnada suyun carpisinin hizina ve acisina bagli belki micro olculerde oynar kaya yerinden ve hatta belki nano olculerde parcaciklar kopuverir yuzeyinde ama hepsi budur. su ile kayanin hikeyeleri bundan ibarettir, ve bu da doganin en dogal yansimasidir.
su gibi caglayip bir diyardan digerine kosturan ile kaya gibi saglam, toprak gibi bereketli olani kiyaslamayiniz birbiriyle. kulvarlari farklidir cunku. ne biri ustundur ne digeri.
kimisi ates gibi yanici/yakici, kimisi hava gibi saydam/ucucudur. cogu her biriden birer yudum almistir da bir tanesi azicik agir basmistir.
ne fark eder. insan insandir ve ne yaparsa hep kendine yapmistir :)
2,96 tenacious
nereden cikti bir sayi, sonra bir kelime...
cikip geldiler...
oyle aniden bir ruyadan...
cikip geldiler...
oyle aniden bir ruyadan...
5 Haziran 2009 Cuma
ah istanbul...
efendim, insanlar iclerinden geldigince yazmis istanbul'da yapilmasi gerekenler diye, bana kalan alt alta dizip yaptiklarimin ve tekrarlamak icin sabirsizlandiklarimin onune arti, yapmadigim ve yapmak icin firsat kolladiklarimin onune - koymaktan ibaret, listeye eklenecek daha o kadar cok sey var ki...
+ bogaza karşı çay içmek
- inciden profiterol yemek
+ beyoglunda yurumek
+ besiktas-kadikoyu vapurla gecmek
+ kizilkayalardan hamburger yemek
+ bambiden bisiyler yiyip bisiyler icmek
- galatada balik/ekmek yemek
- sariyerde balik yemek
+ tramvaya binmek
- 3buyuklerden birinin macina gitmek (mumkunse derbi)
+ emirganda, istinyede bogaza karsi kahvalti etmek
- babylonda konsere gitmek
- bebekte sandal kiralamak
- istanbul film festivaline gitmek / istanbul bagimsiz film festivaline gitmek
+ istanbul caz festivaline gitmek
+ adalara gitmek, bisiklete faytona binmek, yemek yemek
+ besiktasta deniz kenarinda cay icmek
+ martilara simit atmak.
+ yagmurlu sabahlarda havayi icine cekip sahilde yurumek.
+ istanbul modern e gitmek
+ moda sahilde kahvaltı yapmak
+ ortaköyde kumpir yemek
+ bebek'te abbas'tan waffle yemek
+ caddebostan sahilde yuruyus/ arkadaslarla cimlerin uzerinde oturmak
- kız kulesine gidip boğazı seyretmek
- dolmabahçeden güneşin doğuşunu seyretmek
- çengelköy çınaraltında kahvaltı etmek
+ istanbul'u sevmek! ötesi yok
- eyup sultanda sabah namazına gitmek
- suleymaniye camiinde ögle namazı kılmak
- beyazid caminde ikindiyi kılmak
- sultanahmet camiinde akşamı kılmak
- yeni camide yatsıyı kılıp çamlıcadan istanbula bakmak.
+ moda sahili baştan başa yürümek.
+ rumeli hisarindaki mekanlarin birinde, agaclarin altinda bogaza karsi kahvalti etmek
+ aşık olmak
+ yürümek, kalabalığa kendini bırakarak sürüklenmek istanbulun köşelerine...
+ tekneyle boğaz gezintisi
+ pierre loti tepesinde çay içmek.
- arkeoloji müzesi'nin bahçesindeki kafede, yüz yıllık ağaçların gölgesinde zaman ve mekandan koparak soluklanmak.
- kadıköy’deki balona binip, adalar, boğaz ve marmara’yı seyretmek.
- dolunay zamanı fenerbahçe parkı’ndan, pendik üstünden doğan, ortaköy’den beylerbeyi üstünden doğan aya; üsküdar çiçekli’den de kıpkızıl gün batımına bakmak.
- emirgan korusunda nisan ikinci haftası sakura ağaçlarının güzelliği karşısında kendinden geçmek.
- yazın yüzmeli bir boğaz turuna katılıp pedallı kayık kiralayarak koylarda dolaşmak.
- formula-1 zamanı tuzla’daki köftecilerde köfte yiyip, yarışları izlemek.
- horhor ve çukurcuma’da antikacılardan hediyelik almak, tahtakale’yi gezip, üstüne eminönü hamdi’de kebap yemek.
- belgrad ormanında orienteering (yön bulma) oyununa katılıp, piknik yapmak.
- avrasya maratonunda koşamasanız bile köprüyü yürüyerek geçmek.
- sonbaharda mantar zamanı ağva’da yabani mantar közlemek, derede sandal sefası yapmak.
- ilk yaz zamanı balat’taki çıfıt çarşısında küçük çay ocaklarından çay içmek, 150 yıllık şekerci mustafa’dan akide yemek.
- erik ağaçları çiçek açtığında hasköy sadrazam mahmut’ta uykuluk, kumkapı kör agop da ermeni mezeleri yemek.
- çengelköy hasfırın’dan simit alıp çınaraltı’nda çay içmek
+ kışın kestane kebap, yazın süt ya da közlenmiş mısır alıp, parmaklarınız yana yana sokakta yemek.
- turistik yerlerde gezerken sizi turist sanan esnafı ya türkçe bozmak ya da ingilizce cevap verip kandırmak.
+ gece istanbul’a inerken uçağın o küçücük penceresinden kentin güzelliğini seyretmek, gözleri dolmak.
+ at meydanı’nda sultanahmet camii ile adliye yakınındaki küçük firuzağa camii arasında durup, sırayla okunan ezanı dinlemek.
- ortodoks patrikhanesinin kilisesi aya yorgi'de bir noel ayini izlemek.
- bir ramazan akşamı eyüpsultan’a gitmek veya beyazıt çorlulu ali paşa medresesinde fasıl dinlemek veya galata mevlevihanesi’nde sema ayini izlemek.
- burgaz’da sait faik’i anmak.
- polonezköy’de piknik yapıp, üstüne evlerde yapılan nefis polonya tatlılardan vicdan azabı çekmeden yemek
- kırlangıç fırtınası zamanı kilyos’ta ukrayna’dan yorgun argın göç eden kırlangıçları seyretmek.
- mısır çarşısı’nı gezmek, üst katındaki pandeli’de kağıtta pastırma yemek.
+ nisanda büyükada’daki aya yorgi yokuşuna tırmanıp dilek tutmak.
- cağaloğlu, çemberlitaş veya galatasaray hamamında köpüklü türk masajı yaptırmak.
- bir amacı olmadan, sırf gezmek için üsküdar-beşiktaş arası çalışan tenezüllere binmek.
- sıcak bir yaz günü ayvansaray’daki anemas zindanları’nın serinliğine sığınıp, eski binyılların hayalini kurmak.
- gün doğarken süleymaniye camii’nde olmak, süleymaniye’nin ara sokaklarındaki eski istanbul evleri arasında kaybolmak.
- yunus zamanı (mart-mayıs, eylül-ekim) yunusların boğaz’dan geçişlerini izlemek
- 5 mayıs’ta ahırkapı’daki hıdrellez şenlikleri’ne katılmak, içinizdeki çingene ruhu özgür bırakmak.
- galata köprüsü’nde yürümek, oltayla istavrit tutmak
- nişantaşı’nda apartmanların ikinci ve üçüncü katlarında bulunan butik tasarımcı atölyelerini keşfetmek.
- trend şov zamanı galata’da ünlü tasarımcıların sokak partilerine katılmak.
- beyoğlu emek sinemasında film, kadıköy süreyya’da opera izlemek.
+ rumeli hisarı, kuruçeşme arena ve açıkhava sahnesinde sevdiğiniz sanatçının konserine gitmek
+ boğazda erguvan seyri. şu demlerde yeni yeni boy veriyor erguvan çiçekleri. boğazın iki yakasında, emirgan'da, çamlıca'da.. göz alan, gönül çelen eflatuni erguvan çiçeklerini artık birçok yerde görmek mümkün.
+ kanlica'da (!) kanlica yogurdu yemek
+ bogaza karşı çay içmek
- inciden profiterol yemek
+ beyoglunda yurumek
+ besiktas-kadikoyu vapurla gecmek
+ kizilkayalardan hamburger yemek
+ bambiden bisiyler yiyip bisiyler icmek
- galatada balik/ekmek yemek
- sariyerde balik yemek
+ tramvaya binmek
- 3buyuklerden birinin macina gitmek (mumkunse derbi)
+ emirganda, istinyede bogaza karsi kahvalti etmek
- babylonda konsere gitmek
- bebekte sandal kiralamak
- istanbul film festivaline gitmek / istanbul bagimsiz film festivaline gitmek
+ istanbul caz festivaline gitmek
+ adalara gitmek, bisiklete faytona binmek, yemek yemek
+ besiktasta deniz kenarinda cay icmek
+ martilara simit atmak.
+ yagmurlu sabahlarda havayi icine cekip sahilde yurumek.
+ istanbul modern e gitmek
+ moda sahilde kahvaltı yapmak
+ ortaköyde kumpir yemek
+ bebek'te abbas'tan waffle yemek
+ caddebostan sahilde yuruyus/ arkadaslarla cimlerin uzerinde oturmak
- kız kulesine gidip boğazı seyretmek
- dolmabahçeden güneşin doğuşunu seyretmek
- çengelköy çınaraltında kahvaltı etmek
+ istanbul'u sevmek! ötesi yok
- eyup sultanda sabah namazına gitmek
- suleymaniye camiinde ögle namazı kılmak
- beyazid caminde ikindiyi kılmak
- sultanahmet camiinde akşamı kılmak
- yeni camide yatsıyı kılıp çamlıcadan istanbula bakmak.
+ moda sahili baştan başa yürümek.
+ rumeli hisarindaki mekanlarin birinde, agaclarin altinda bogaza karsi kahvalti etmek
+ aşık olmak
+ yürümek, kalabalığa kendini bırakarak sürüklenmek istanbulun köşelerine...
+ tekneyle boğaz gezintisi
+ pierre loti tepesinde çay içmek.
- arkeoloji müzesi'nin bahçesindeki kafede, yüz yıllık ağaçların gölgesinde zaman ve mekandan koparak soluklanmak.
- kadıköy’deki balona binip, adalar, boğaz ve marmara’yı seyretmek.
- dolunay zamanı fenerbahçe parkı’ndan, pendik üstünden doğan, ortaköy’den beylerbeyi üstünden doğan aya; üsküdar çiçekli’den de kıpkızıl gün batımına bakmak.
- emirgan korusunda nisan ikinci haftası sakura ağaçlarının güzelliği karşısında kendinden geçmek.
- yazın yüzmeli bir boğaz turuna katılıp pedallı kayık kiralayarak koylarda dolaşmak.
- formula-1 zamanı tuzla’daki köftecilerde köfte yiyip, yarışları izlemek.
- horhor ve çukurcuma’da antikacılardan hediyelik almak, tahtakale’yi gezip, üstüne eminönü hamdi’de kebap yemek.
- belgrad ormanında orienteering (yön bulma) oyununa katılıp, piknik yapmak.
- avrasya maratonunda koşamasanız bile köprüyü yürüyerek geçmek.
- sonbaharda mantar zamanı ağva’da yabani mantar közlemek, derede sandal sefası yapmak.
- ilk yaz zamanı balat’taki çıfıt çarşısında küçük çay ocaklarından çay içmek, 150 yıllık şekerci mustafa’dan akide yemek.
- erik ağaçları çiçek açtığında hasköy sadrazam mahmut’ta uykuluk, kumkapı kör agop da ermeni mezeleri yemek.
- çengelköy hasfırın’dan simit alıp çınaraltı’nda çay içmek
+ kışın kestane kebap, yazın süt ya da közlenmiş mısır alıp, parmaklarınız yana yana sokakta yemek.
- turistik yerlerde gezerken sizi turist sanan esnafı ya türkçe bozmak ya da ingilizce cevap verip kandırmak.
+ gece istanbul’a inerken uçağın o küçücük penceresinden kentin güzelliğini seyretmek, gözleri dolmak.
+ at meydanı’nda sultanahmet camii ile adliye yakınındaki küçük firuzağa camii arasında durup, sırayla okunan ezanı dinlemek.
- ortodoks patrikhanesinin kilisesi aya yorgi'de bir noel ayini izlemek.
- bir ramazan akşamı eyüpsultan’a gitmek veya beyazıt çorlulu ali paşa medresesinde fasıl dinlemek veya galata mevlevihanesi’nde sema ayini izlemek.
- burgaz’da sait faik’i anmak.
- polonezköy’de piknik yapıp, üstüne evlerde yapılan nefis polonya tatlılardan vicdan azabı çekmeden yemek
- kırlangıç fırtınası zamanı kilyos’ta ukrayna’dan yorgun argın göç eden kırlangıçları seyretmek.
- mısır çarşısı’nı gezmek, üst katındaki pandeli’de kağıtta pastırma yemek.
+ nisanda büyükada’daki aya yorgi yokuşuna tırmanıp dilek tutmak.
- cağaloğlu, çemberlitaş veya galatasaray hamamında köpüklü türk masajı yaptırmak.
- bir amacı olmadan, sırf gezmek için üsküdar-beşiktaş arası çalışan tenezüllere binmek.
- sıcak bir yaz günü ayvansaray’daki anemas zindanları’nın serinliğine sığınıp, eski binyılların hayalini kurmak.
- gün doğarken süleymaniye camii’nde olmak, süleymaniye’nin ara sokaklarındaki eski istanbul evleri arasında kaybolmak.
- yunus zamanı (mart-mayıs, eylül-ekim) yunusların boğaz’dan geçişlerini izlemek
- 5 mayıs’ta ahırkapı’daki hıdrellez şenlikleri’ne katılmak, içinizdeki çingene ruhu özgür bırakmak.
- galata köprüsü’nde yürümek, oltayla istavrit tutmak
- nişantaşı’nda apartmanların ikinci ve üçüncü katlarında bulunan butik tasarımcı atölyelerini keşfetmek.
- trend şov zamanı galata’da ünlü tasarımcıların sokak partilerine katılmak.
- beyoğlu emek sinemasında film, kadıköy süreyya’da opera izlemek.
+ rumeli hisarı, kuruçeşme arena ve açıkhava sahnesinde sevdiğiniz sanatçının konserine gitmek
+ boğazda erguvan seyri. şu demlerde yeni yeni boy veriyor erguvan çiçekleri. boğazın iki yakasında, emirgan'da, çamlıca'da.. göz alan, gönül çelen eflatuni erguvan çiçeklerini artık birçok yerde görmek mümkün.
+ kanlica'da (!) kanlica yogurdu yemek
3 Haziran 2009 Çarşamba
Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihingözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul`da bul!.
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler....
Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul…
Necip Fazıl KISAKÜREK
http://harika.istanbul.gov.tr/Default.aspx?pid=376
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihingözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul`da bul!.
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler....
Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul…
Necip Fazıl KISAKÜREK
http://harika.istanbul.gov.tr/Default.aspx?pid=376
benim babam
Fatih Kısaparmak -
Benim Babam
Bu adam benim babam, sekiz köşe kasketiyle
Omuzunda sakosuyla hey
Cebinde yok parası, bafradır cıgarası
Yüreğindedir yarası
Altı çocuk büyütmüş, bir işci maaşıyla
Bu adam benim babam hey
Ağlama benim babam, ağlama naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Ağlama benim babam hey
Ağlama mazlum babam, ağlama naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Allah büyük babam hey
Bu adam benim babam, derdi dağlardan büyük
Çaresiz beli bükük hey
Bir gün olsun gülmemiş, rahat nedir bilmemiş
Gözyaşını silmemiş
Bir lokma ekmek için, kimseye eğilmemiş
Bu adam benim babam hey
Ağlama arslan babam, dert etme naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Allah büyüktür babam hey
Dert etme naçar babam, aldırma naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Aldırma benim babam hey
Benim babam mert adamdı, mangal gibi yüreği
Yufka gibi kalbi vardı, hayatım boyunca ona özendim
Fedakârdı ! bir dikili ağacı olmadı belki
Ama kendisi, onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı
Üstümde ki kol kanat, sırtımı yasladığım dağ gibiydi
Ben babamın oğluyum, tepeden tırnağa anadoluyum
Kilim
Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur
Kilimin dilinden ancak anlayan okur
Sırlarımı verdim sana sevgimi verdim
Şu gönlümü kilim yaptım yoluna serdim
Ayıptır günahtır diye Kilit vurdular dilime
Aşkı dokudum kilime Anlıyor musun Yetinmedim türkü yaktım
Gayrı bu canımdan bıktım
Hani senin olacaktım
Dinliyormusun
Kilim kalpin aynasıdır gönlün sesidir
Her nakışı bir duygunun ifadesidir
Kilim sevgiliye cağrı aşka davettir
Kimi renkler şikayettir kimi hasrettir
Ben şu gönül dergahında aşkı okudum
Kilim yare mektupumdur arzıhalimdir
Her nakışı bir kelime kalem elimdir
Elin değmedi elime İsmin dolandı dilime
Aşkı dokudum kilime
Anlıyormusun
Yetinmedim türkü yaktım
Gayrı bu canımdan bıktım
Hani senin olacaktım Dinliyor musun...
Fatih Kısaparmak
Benim Babam
Bu adam benim babam, sekiz köşe kasketiyle
Omuzunda sakosuyla hey
Cebinde yok parası, bafradır cıgarası
Yüreğindedir yarası
Altı çocuk büyütmüş, bir işci maaşıyla
Bu adam benim babam hey
Ağlama benim babam, ağlama naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Ağlama benim babam hey
Ağlama mazlum babam, ağlama naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Allah büyük babam hey
Bu adam benim babam, derdi dağlardan büyük
Çaresiz beli bükük hey
Bir gün olsun gülmemiş, rahat nedir bilmemiş
Gözyaşını silmemiş
Bir lokma ekmek için, kimseye eğilmemiş
Bu adam benim babam hey
Ağlama arslan babam, dert etme naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Allah büyüktür babam hey
Dert etme naçar babam, aldırma naçar babam
Kara gün geçer babam hey
Bir kapıyı kapayan, gene açar babam
Aldırma benim babam hey
Benim babam mert adamdı, mangal gibi yüreği
Yufka gibi kalbi vardı, hayatım boyunca ona özendim
Fedakârdı ! bir dikili ağacı olmadı belki
Ama kendisi, onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı
Üstümde ki kol kanat, sırtımı yasladığım dağ gibiydi
Ben babamın oğluyum, tepeden tırnağa anadoluyum
Kilim
Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur
Kilimin dilinden ancak anlayan okur
Sırlarımı verdim sana sevgimi verdim
Şu gönlümü kilim yaptım yoluna serdim
Ayıptır günahtır diye Kilit vurdular dilime
Aşkı dokudum kilime Anlıyor musun Yetinmedim türkü yaktım
Gayrı bu canımdan bıktım
Hani senin olacaktım
Dinliyormusun
Kilim kalpin aynasıdır gönlün sesidir
Her nakışı bir duygunun ifadesidir
Kilim sevgiliye cağrı aşka davettir
Kimi renkler şikayettir kimi hasrettir
Ben şu gönül dergahında aşkı okudum
Kilim yare mektupumdur arzıhalimdir
Her nakışı bir kelime kalem elimdir
Elin değmedi elime İsmin dolandı dilime
Aşkı dokudum kilime
Anlıyormusun
Yetinmedim türkü yaktım
Gayrı bu canımdan bıktım
Hani senin olacaktım Dinliyor musun...
Fatih Kısaparmak
durmak olur mu?
anladim ki eger su an oldugum yere gorunmez kelepcelerle baglamak isterseniz beni isiniz pek zor...
durmak insana gore degil.
catlayana kadar kosmak isterim !
gidebelecegim, erisebilecegim en uzak yere dogru mesafe katetmek ve bu yolda so nefesimi vermek...
durmak cilesinden uzak, ataletten siyrilip sebatla muvaffakiyet icin calismak isterim, bunu yapacak guc arzu ederim.
insanin yapabilecegine sinir yok
oyleyse hic durma emi
hic
ama hic....
durmak insana gore degil.
catlayana kadar kosmak isterim !
gidebelecegim, erisebilecegim en uzak yere dogru mesafe katetmek ve bu yolda so nefesimi vermek...
durmak cilesinden uzak, ataletten siyrilip sebatla muvaffakiyet icin calismak isterim, bunu yapacak guc arzu ederim.
insanin yapabilecegine sinir yok
oyleyse hic durma emi
hic
ama hic....
2 Haziran 2009 Salı
UCLA STUDY ON FRIENDSHIP AMONG WOMEN By Gale Berkowitz
A landmark UCLA study suggests friendships between women are special.They shape who we are and who we are yet to be. They soothe ourtumultuous inner world, fill the emotional gaps in our marriage, and help us remember who we really are. By the way, they may do even more. Scientists now suspect that spending time with our friends can actually counteract the kind of stomach-quivering stress most of us experience ona daily basis. A landmark UCLA study suggests that women respond to stress with a cascade of brain chemicals that cause us to make and maintain friendships with other women. It's a stunning find that hasturned five decades of stress research, most of it on men, upside down.
"Until this study was published, scientists generally believed that when people experience stress, they trigger a hormonal cascade that revs the body to either stand and fight or flee as fast as possible,"explains Laura Cousino Klein, Ph.D., now an Assistant Professor ofBiobehavioral Health at Penn State University and one of the study'sauthors. "It's an ancient survival mechanism left over from the time wewere chased across the planet by saber-toothed tigers.
Now the researchers suspect that women have a larger behavioralrepertoire than just "fight or flight." "In fact," says Dr. Klein, "itseems that when the hormone oxytocin is released as part of the stressresponses in a woman, it buffers the "fight or flight" response andencourages her to tend children and gather with other women instead.When she actually engages in this tending or befriending, studiessuggest that more oxytocin is released, which further counters stressand produces a calming effect.
"This calming response does not occur in men", says Dr. Klein, "becausetestosterone, which men produce in high levels when they're understress, seems to reduce the effects of oxytocin. Estrogen", she adds,"seems to enhance it."
The discovery that women respond to stress differently than men wasmade in a classic "aha!" moment shared by two women scientists who weretalking one day in a lab at UCLA. "There was this joke that when thewomen who worked in the lab were stressed, they came in, cleaned thelab, had coffee, and bonded", says Dr. Klein." When the men werestressed, they holed up somewhere on their own. I commented one day tofellow researcher Shelley Taylor that nearly 90% of the stress researchis on males. I showed her the data from my lab, and the two of us knewinstantly that we were onto something." The women cleared theirschedules and started meeting with one scientist after another fromvarious research specialties. Very quickly, Drs. Klein and Taylordiscovered that by notincluding women n stress research, scientists had made a huge mistake:The fact that women respond to stress differently than men hassignificant implications for our health.
It may take some time for new studies to reveal all the ways thatoxytocin encourages us to care for children and hang out with otherwomen, but the "tend and befriend" notion developed by Drs. Klein andTaylor may explain why women consistently outlive men. Study afterstudy has found that social ties reduce our risk of disease by loweringblood pressure, heart rate, and cholesterol. "There's no doubt," saysDr. Klein, "that friends are helping us live." In one study, for example,researchers found that people who had no friends increased their riskof death over a 6-month period. In another study, those who had the mostfriends over a 9-year period cut their risk of death by more than 60%.Friends are also helping us live better. The famed Nurses' Health Studyfrom Harvard Medical School found that the more friends women had, theless likely they were to develop physical impairments as they aged, andthe more likely they were to be leading a joyful life. In fact, theresults were so significant, the researchers concluded, that not havingclose friends or confidantes was as detrimental to your health assmoking or carrying extra weight!
And that's not all! When the researchers looked at how well the womenfunctioned after the death of their spouse, they found that even in theface of this biggest stressor of all, those women who had a closefriend confidante were more likely to survive the experience without anynew physical impairments or permanent loss of vitality. Those withoutfriends were not always so fortunate. Yet if friends counter the stressthat seems to swallow up so much of our life these days, if they keep ushealthy and even add years to our life, why is it so hard to find timeto be with them? That's a question that also troubles researcherRuthellen Josselson, Ph.D., co-author of Best Friends: The Pleasures and Perilsof Girls and Women's Friendships (Three Rivers Press, 1998). "Every timewe get overly busy with work and family, the first thing we do is let go offriendships with other women," explains Dr. Josselson. "We push themright to the back burner. That's really a mistake because women aresuch a source of strength to each other. We nurture one another. And weneed to have unpressured space in which we can do the special kind oftalk that women do when they're with other women.It's a very healing experience."
Taylor, S. E., Klein, L.C., Lewis, B. P., Gruenewald, T.L.,Gurung, R. A. R., & Updegraff, J. A. Female Responses to Stress:Tend and Befriend, Not Fight or Flight. Psychological Review, 2000.
"Until this study was published, scientists generally believed that when people experience stress, they trigger a hormonal cascade that revs the body to either stand and fight or flee as fast as possible,"explains Laura Cousino Klein, Ph.D., now an Assistant Professor ofBiobehavioral Health at Penn State University and one of the study'sauthors. "It's an ancient survival mechanism left over from the time wewere chased across the planet by saber-toothed tigers.
Now the researchers suspect that women have a larger behavioralrepertoire than just "fight or flight." "In fact," says Dr. Klein, "itseems that when the hormone oxytocin is released as part of the stressresponses in a woman, it buffers the "fight or flight" response andencourages her to tend children and gather with other women instead.When she actually engages in this tending or befriending, studiessuggest that more oxytocin is released, which further counters stressand produces a calming effect.
"This calming response does not occur in men", says Dr. Klein, "becausetestosterone, which men produce in high levels when they're understress, seems to reduce the effects of oxytocin. Estrogen", she adds,"seems to enhance it."
The discovery that women respond to stress differently than men wasmade in a classic "aha!" moment shared by two women scientists who weretalking one day in a lab at UCLA. "There was this joke that when thewomen who worked in the lab were stressed, they came in, cleaned thelab, had coffee, and bonded", says Dr. Klein." When the men werestressed, they holed up somewhere on their own. I commented one day tofellow researcher Shelley Taylor that nearly 90% of the stress researchis on males. I showed her the data from my lab, and the two of us knewinstantly that we were onto something." The women cleared theirschedules and started meeting with one scientist after another fromvarious research specialties. Very quickly, Drs. Klein and Taylordiscovered that by notincluding women n stress research, scientists had made a huge mistake:The fact that women respond to stress differently than men hassignificant implications for our health.
It may take some time for new studies to reveal all the ways thatoxytocin encourages us to care for children and hang out with otherwomen, but the "tend and befriend" notion developed by Drs. Klein andTaylor may explain why women consistently outlive men. Study afterstudy has found that social ties reduce our risk of disease by loweringblood pressure, heart rate, and cholesterol. "There's no doubt," saysDr. Klein, "that friends are helping us live." In one study, for example,researchers found that people who had no friends increased their riskof death over a 6-month period. In another study, those who had the mostfriends over a 9-year period cut their risk of death by more than 60%.Friends are also helping us live better. The famed Nurses' Health Studyfrom Harvard Medical School found that the more friends women had, theless likely they were to develop physical impairments as they aged, andthe more likely they were to be leading a joyful life. In fact, theresults were so significant, the researchers concluded, that not havingclose friends or confidantes was as detrimental to your health assmoking or carrying extra weight!
And that's not all! When the researchers looked at how well the womenfunctioned after the death of their spouse, they found that even in theface of this biggest stressor of all, those women who had a closefriend confidante were more likely to survive the experience without anynew physical impairments or permanent loss of vitality. Those withoutfriends were not always so fortunate. Yet if friends counter the stressthat seems to swallow up so much of our life these days, if they keep ushealthy and even add years to our life, why is it so hard to find timeto be with them? That's a question that also troubles researcherRuthellen Josselson, Ph.D., co-author of Best Friends: The Pleasures and Perilsof Girls and Women's Friendships (Three Rivers Press, 1998). "Every timewe get overly busy with work and family, the first thing we do is let go offriendships with other women," explains Dr. Josselson. "We push themright to the back burner. That's really a mistake because women aresuch a source of strength to each other. We nurture one another. And weneed to have unpressured space in which we can do the special kind oftalk that women do when they're with other women.It's a very healing experience."
Taylor, S. E., Klein, L.C., Lewis, B. P., Gruenewald, T.L.,Gurung, R. A. R., & Updegraff, J. A. Female Responses to Stress:Tend and Befriend, Not Fight or Flight. Psychological Review, 2000.
1 Haziran 2009 Pazartesi
sahip
neye sahibiz bu dunyada? nelere?
ilk nedir aklimiza gelen?
aklimiza ik gelen tapulu veya ruhsatli olanlar olsa gerek. bir ev, bir araba...
bazilari icin daha cok kendilerini tanimladiklari uzun vadeli sureclerdir one cikan. iyi bir is, iyi bir kariyer...
veya hayatta en onem verdiklerimiz. bir es, iki cocuk...
kimisinin bir dikili agaci yoktur, kimisinin ise vardir bir limon agaci, bir de ceviz...
bazilarimizin listesi daha da bir uzundur. bir yazlik, bir ciftlik, arsalar, yatlar, atlar, katlar...
eger bir colaga sorsaniz muhtemel der saglam bir kolum var, bir kor sevinir duyan kulaklarim var, hasta derdime derman var diye sukreder. gurbetteki ozlem duydugu bir vatana sahip diye mutlu olur.
peki gercekten neye sahibiz.
nedir sahip olmak?
uzatmaya ne gerek var, basit cevabi atalarimizin: cebi yok kefenin...
hem hangisinin garantisi var, sigortalamadigimiz bir sey yok gerci, hayat sigortamiz bile var, hangi sigorta verir kaybedileni ayni ile. ufacik bir kandirmaca degil mi, minik bir avuntu aslinda.
iki gozumuz var oyle mi, peki yarin da olacaginin garantisi?
madem sahibi oldugumuz vehmine kapiliyoruz, o zaman ne zaman kullanip ne zaman kullanmayacagimiza neden karar veremeyelim?
evet aslinda sahip oldugumuz her sey, hatta kendi vucudumuz bile bir emanet bize.
oyle ise isimiz daha zor, kendi mulkumuz olmadigina gore bize verilen emanetlere daha titiz bakmali, daha cok kiymetlerini bilmeli ve bizden geri alinacaklari gune kadar ustumuze dusen gorevi hakkiyla yerine getirmeliyiz.
ard arda hayat arkadasini ve tek ogulunu yitiren bir bayanin hayat uzerine dusuncelerinden esinlenerek yazilmis bir iki satir.
hatalar mazur gorule...
ilk nedir aklimiza gelen?
aklimiza ik gelen tapulu veya ruhsatli olanlar olsa gerek. bir ev, bir araba...
bazilari icin daha cok kendilerini tanimladiklari uzun vadeli sureclerdir one cikan. iyi bir is, iyi bir kariyer...
veya hayatta en onem verdiklerimiz. bir es, iki cocuk...
kimisinin bir dikili agaci yoktur, kimisinin ise vardir bir limon agaci, bir de ceviz...
bazilarimizin listesi daha da bir uzundur. bir yazlik, bir ciftlik, arsalar, yatlar, atlar, katlar...
eger bir colaga sorsaniz muhtemel der saglam bir kolum var, bir kor sevinir duyan kulaklarim var, hasta derdime derman var diye sukreder. gurbetteki ozlem duydugu bir vatana sahip diye mutlu olur.
peki gercekten neye sahibiz.
nedir sahip olmak?
uzatmaya ne gerek var, basit cevabi atalarimizin: cebi yok kefenin...
hem hangisinin garantisi var, sigortalamadigimiz bir sey yok gerci, hayat sigortamiz bile var, hangi sigorta verir kaybedileni ayni ile. ufacik bir kandirmaca degil mi, minik bir avuntu aslinda.
iki gozumuz var oyle mi, peki yarin da olacaginin garantisi?
madem sahibi oldugumuz vehmine kapiliyoruz, o zaman ne zaman kullanip ne zaman kullanmayacagimiza neden karar veremeyelim?
evet aslinda sahip oldugumuz her sey, hatta kendi vucudumuz bile bir emanet bize.
oyle ise isimiz daha zor, kendi mulkumuz olmadigina gore bize verilen emanetlere daha titiz bakmali, daha cok kiymetlerini bilmeli ve bizden geri alinacaklari gune kadar ustumuze dusen gorevi hakkiyla yerine getirmeliyiz.
ard arda hayat arkadasini ve tek ogulunu yitiren bir bayanin hayat uzerine dusuncelerinden esinlenerek yazilmis bir iki satir.
hatalar mazur gorule...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)