30 Ekim 2009 Cuma

sevmek sart mi?

sevmeden de yasanmaz mi bu hayat, cekilmez mi? ya da ask olmadan hayat “cekilesi” bir surgun mudur? yoksa ask da servet gibi olsa neden kotu, bir luks mudur? azicik asim kaygisiz basim misali asksiz hayat daha mi kolaydir? ve illa zor mudur ask? eger servetle ayni kefeye koyuyorsak tersi sefalet degil midir?
ask servetse, asigi “sefil” degil, “zengin” etmelidir.
zirveye cikmaya benzer ask, -ve hatta dogru yoldan servet sahibi olmaya- tirmanmak gerekir, ter dokmek, yorulmak, bazen risk almak. patika daralir, dik cakildan yamaclari tirmanirken ayagin kaymasi an meselesidir. calilar kaplar bazen yolu dikenli, gecit vermez, mucadele ederken cizikler alir insan. sonra yukseldikce oksijen azalir, nefes almak zorlasir, sicaklik duser, sartlar agirlasir. zirveye niyetliyse insan yolun dik ve sarp oldugunda sasirmamalidir.
ama ask cukurlarda surunmek ve sefalet degildir. iste akla karayi karistirmamak gerekir. oyleyse ne mutlu bana gereksiz yere “kahrolmak”tan ve sefil olmaktan korundum. boylesine yamacta veya yaylada yasamak yegdir. zirveye cikmak, servet sahibi olmak ve dahi asik olmak her yigidin harci degildir. esas olan gercek zirve, gercek servet ve gercek ask pesinde dogru yolda caba harcamaktir, irtifiamiz ne kadar emek harcadigimiz ve ne kadar nasip olduguna baglidir. unutulmamasi gereken “sefalet”lerden ve “yanlis”lardan sakinmakta sebat etmektir. dogruya ancak dogru yoldan ulasilir...

Hiç yorum yok: