Tarcın kokulu salepli sabahlarda
Geç kalmış bir ilkokullu çocuk gibi
Nefes nefese ve yanaklarım kıpkırmızı
Sanki ciğerlerim kopacakmışçasına
Sanki iki adim az atarsam dünya duracakmışçasına
Koştum sana doğru
Tarcın kokulu salepli sabahlarda
Askın yıldızlı gecelerini
Yüreğin ateşini ve küllerini
Görmüyor ve bilmiyordum o zamanlarda
Bir elimde birşey mutlaka olurdu
Veya cebimde bir sakız bulunurdu
Biliyordum en basit şeylere bile ihtiyacın olurdu
Sanki yolda bulmuşum gibi verirdim saka yollu
Bana yazmanı istediğim mektubun pulunu
Unuttum ben kendimi bu doğru
Tarcın kokulu salepli sabahlarda
Sevginin alınmayınca tükendiğini
Ben olmayınca senin gideceğini
Görmüyor ve bilmiyordum o zamanlarda
Kış masallarının sonu genelde mutlu olurdu
Nasıl olsa ayak izlerinden bulurdum yolu
Ondan olsa gerek kar hep yağacak sandım
Dönüşümde sıcacık bardağı avuçlarıma alırdım
O tarifsiz kokuyu doya doya soluklanırdım
Tarcın kokulu salepli sabahlarda
Olanın eskimekten öte yok olup eksildiğini
Tatların kokuların değiştiğini
Görmüyor ve bilmiyordum o zamanlarda
Ask şiirlerimi yalı pencerelerine gizlediğimde
Yalıların yandığını görmemiştim
Kupkuru yüreğime su diye seni verdiğimde
Dalgaların deniz fenerlerini bile yıktığını bilmiyordum
Aklımdan geçenleri yazarken simdi farkediyorum
Bir dalgakırana oturmuşum ve arkamda bir yalı enkazı
Vakitlerden
Tarcın kokulu salep gibi bir boğaz sabahı
Murat KAYALI
8 Eylül 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder