“Yazar, acıyı somutluğuyla benimsemek ve görebilelim diye bir kez daha somutlaştırmak zorundadır. Çünkü hepimizin isteği görebilen kişiler olabilmektir.”
Ingeborg Bachmann
İNSANSIZ
Bulutlardan örülü ilençli bir saray,
içinde sürüklendiğimiz...
Belki kaç gökyüzünden geçmişizdir
böyle donuk gözlerle, kimbilir...
Yani bizler, zaman sürgünleri ve
topraklarından kovulmuş, bizler
yersiz yurtsuz gece uçucuları.
Tanrının da yanından geçtik belki,
ve köpüklerle uçtuğumuzdan, görmeksizin
ve sürdürdüğümüzden tohum saçmayı, daha
nice karanlık kuşaklarla yaşayalım diye,
suçlu gibiyizdir şimdi, kim bilir?
Belki yıllar var ki ölmekteyiz.
Sürekli yükselmekte bulutlarımız.
İncelen havada ellerimiz şimdiden yitik,
ya artık sesimiz ve soluğumuz da kesildiğinde,
son anlarımıza mı kalacak ilençler?
GİDİYORUZ,
TOZLANMIŞ YÜREKLERİMİZLE
Gidiyoruz, tozlanmış yüreklerimizle,
ve çoktandır sertleşmiş artık yitirilenlerle,
Salt bizi duymamak değil onlarınki, sağırlaşmışlar
tozlanmış iniltilerimiz için yakınamayacak kadar.
Şarkı söylüyoruz, ezgi yüreğimizde,
Daha hiç duyulmamış ordan çıkabildiği.
Ama bilen var bir gerçeği:
Tutan olmamıştı bizi kalalım diye.
Duruyoruz. Kesiyoruz ağırdan yürümeyi.
Varmak istediğimiz son da bozulacak yoksa.
Yaradana çeviriyoruz gözlerimizi:
Değeriz artık bir veda şarkısına!
BU TUFANDAN SONRA
Bu tufandan sonra isterim ki
yalnızca güvercin,
ama bir tek güvercin
kurtulsun bir kez daha.
Boğulurum çünkü bu denizde,
uçup gitmese güvercin
ve getirmese son anda
o yaprağı.
“Geçmişin acılarını gömmek değil yaşamak gerek; bütün acıları yaşayarak tüketmek gerek! Sanatçılara düşüyor bu iş; çünkü ötekiler zaman bulamıyor bunu yapmaya. Ülkelerinde oturup, olayların akışını planlamakla uğraşanlar buna zaman bulamıyorlar, gerçekten çağdışı olanlar da bunlar, çünkü hepsi dilsiz. Her çağda, bu dilsizler yönetimi devralmışlardır.”
“İnsanoğlu gerçeği taşıyabilecek güçtedir. Acıyı yadsımak, acının izlerini silmek, yeryüzünde böyle birşey yokmuş gibi davranmak, yazarın görevi olamaz.."
“Değiştirmek isteyen yazar, bu isteğini ne ölçüde gerçekleştirebilir. Bu konuda ne kadar özgürdür. Sorun bu.. Yazar ancak çağımızda belirginleşmiş bir dramı yaşamakta: Bakışlarını tüm insanlığın ve yeryüzünün mutsuzluğuna çevirme zorunluğu duyduğundan, sanki yaratmak istediği etkiyi yaratamıyor. Mutsuzluğu, felaketi bir bütün olarak ele aldığından tek tek değiştirebileceklerini de dokunmadan bırakmak hakkını sanki kendinde buluyor."
“ Gerek bu kitapta, gerekse sonraki kitaplarda savaş üzerine bir şeyler yazmak istemiyordum. Çünkü bunu yapmak çok basit, benim için aşırı basit olan bir şey. Savaş üzerine herkes bir şeyler yazabilir ve savaş her zaman korkunçtur. Ama barış üzerine bir şeyler yazmak, yani bizim barış dediğimiz şey üzerine, gerçekte bu savaştır.. Gerçek savaş, her zaman adı barış olan savaşın patlamasıyla doğar.”
YABANCILAŞMA
Ağaçlar yitirmişler artık ağaçlıklarını gözümde
Dallara rüzgârda yelken açtıran yapraklar da tükenmekte
Yemişler tatlı, ama sevgi yoksulu
Bir susuzluğu bile gideremiyorlar.
Ne olacak şimdi?
Gözlerimin önünde kaçmakta orman,
Kulaklarımdaki kuşlar sessizliğe gömülmüş,
Kalmamışbende döşeklik edebilecek bir çayır.
Bıkmışım artık zamandan,
Ve zamanın açlığı içimde.
Ne olacak şimdi?
Ateşler yanacak gece bastığında dağlarda.
Yoksa davranıp yine koşmalı mı oralara?
Yollar yitirmişler artık yolluklarını gözümde.
(Ahmet Cemal’in çevirisiyle)
ENTFREMDUNG
Metis Yayınları'nca çıkarılan "Bu Tufandan Sonra"
http://www.karakutu.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=5883&postdays=0&postorder=asc&start=15
http://kanatritimleri.blogspot.com/2008/09/insanolu-gerei-tayabilecek-gtedir.html
21 Ekim 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder