28 Ekim 2008 Salı

kara gecelerdeki dostum

her aksam eve donerken indigim durakta beni karsilayip yol boyunca pesim sira pit pit gelen kara yoldasima alismam zaman aldi.
e ne de olsa kopeklerden cekindigimi saklamayan ben bu sokak kopegiyle samimiyet kurma konusunda bir caba gostermedigimi de rahatlikla itiraf ederim. ama zeytin dostum karsilik beklemden yardima hazir, belki tum beklentisi biiraz ilgi, onunla azicik oyun oynayabilecek biri.
benim tum yapabildigim ise sessiz, kibar bir "hist"ten ibaret. yavrum benim o da ikiletmeden oylece sessizce durup bakar, birakir takip etmeyi.
ise bak ki ben de ona alistim. daha dun indim otobusten baktim kimsecikler yok durakta, sonra aniden bir yerlerden de cikip gelmedi. merak ettim n'oldu bizimkine diye. bir de baktim ki ileride yeni acilan pastanenin onunde kivrilip yatmis, yorgun ve islak. canim iki gundur araliksiz yagan yagmurdan bitap kalivermis, kafasini bile kaldirmadi. parmaklarimin ucuna basa basa gectim yanindan.
sokakta sahipsiz kopek gorunce onlardan korunmak icin dular okuyan ben, bu sefer sokagin sartlarindan korunsun diye sevgili dostum dua ettim.
bir gazete "yuzde kac insansiniz" diye bir tartisma konusu acmis. gunumuz dunyasinda "insan gibi insan" bulmak zor, hem de cok zor. yalniz "su kopek kadar insan" olamamis o kadar cok iki ayakli etrafta dolanirken insanin icindeki kacip gitme duygusu yine dolup tasiyor.
ama kendime sormadan edemiyorum. nereye kaciyorsun? degil mi ki iki adim otesine yolculuk ederken bile hazirlik yapmadan, bavulu gerekli gereksiz doldurmadan yapamayan sen nasil ve nereye kaciyorsun? itiraf et, hic hazirlik yapmadan gercekten kacmak mi istiyorsun???

Hiç yorum yok: