15 Temmuz 2008 Salı

reality vs. fiction !

her seye ragmen guzeldir hayat demistim ya.
ona ilave:
her seye ragmen,
sana bile...
oysa ne kadar farkli olabilirdi her sey.
ornegin kurgu olsaydi, bu kadar sasirtmazdi herhalde.
cunku gercek kurgudan farkli olarak kestirilemez, ongorulemez.

iki film izledim gecenlerde.
"Pride and Prejudice" Jane Austen'in kitabindan beyaz perdeye aktarilmis bir film; "Becoming Jane" Jane Austen'in hayati.

Aslinda olaylarin ceryan ettig atmosfer ayni, ekonomik bagimsizligi sinirli olan, evlenerek hayatlarini kurtaracak kizlarin ayni zamanda hayatlarinin askini bulma arzusunda yanip tutusurlar.

Ilki tum ilgi cekici tesadufleri ile beraber seyircinin/okuyucunun dileyecegi uzere mutlu sonla biterken, ikincisi gercektir. Yazar bir adami sever ki, adam da onu. Gel gor ki adama maddi destekte bulunan amcasi yazar olma iddasindaki bu fakir kizi asla kabul etmez. Bunun uzerine asik olan adam, Tom Lefroy gercek hayatin yuce duygulari ile hareket eder, amcasinin uygun gordugu kizla evlenir ve ilk kizinin adini "Jane" koyar. Ne vefa! (ki bu kadari da filmde anlatilan, gercekte kayitlara gecen Tom Lefroy'un "cocuksu bir ask" demesinden ibaret.)
Jane Austen ise evlenmez, 41 yasinda gogus kanserinden olur.
iste gercek ve kurgu arasindaki ince fark...

Hiç yorum yok: