13 Nisan 2009 Pazartesi

çubuk gölü - bolu

bu memleketin topraklarini adim adim gezmek gerek, her karisinda ayri guzellikler barindiran bu dunya cennetini tadina doya doya varmak gerek :)
bahar geldi hos geldi, e durmak olur mu, biz de vurduk kendimizi yollara
bolu tarafina bu sefer, hedef cubuk golu, sakli bir guzellik.
yol boyunca dizilmis nazli gelin edalariyla kiraz agaclari pitir pitir acivermis beyaz cicekleriyle ne kadar naif ve saf gorunmekteler, biz sehirde tek tuk, yalniz, arada derede kalmis olarak gormeye alistigimiz bu agaclari gruplar halinde gormek ne kadar comertce bir zenginlik, uzaktan bakinca kar yagmis dallari andiriyorlar, insana dinginlik veren yol manzaralari ile ilerlemkteyiz. yesil, mavi, yolu takip eden nehir, koylerin icinden gecmenin keyfi baska, tarakli olsa gerek bu koy, nezih bir bakkali var, ucar market :)
yola devam kivrila kivrila ilerlemekteyiz, yukseliyoruzda, bolu daglari yamacina geldik, bizi dogan kabul et, diye niyaz etmek gerek belki de.
ve göynük, ilk duragimiz, icten bir hosgeldin yazisi "diyar-i aksemseddin"e, hemen giriste sirin mi sirin bir otobus duragi, safranbol mimarisini hatirlatan, koydeki evlerde oyle, sut beyaz duvarlar, ahsap cerceveler, huzur, güven ve temizlik kokan, göynüğün ortasindan civil civil bir dere akmakta, mutevazi ve ufak kopruler nehirin uzerinde, iki yana dizilmis sirin kahvehaneler, cay bahceleri, bnur yuzlu ihtiyarlari koyun, dinginlik, huzur ve kendine guven veren bir yer, iste orada sanki tarih yasamakta, Aksemseddin'in türbesi, buraya gelebilmek ne byuk mutluluk, tavani, mihrabi ahsabin guzellikleriyle suslenmis yine mutevazi ve huzur dolu camii, gitmek istemiyorum bu mekandan, tum dertlerimi gotuverdin nehir, huzur dolu bir kucaklama ile avunmaktayim, sanki hep buraliydim, sebepsiz ayriliktan sonra kavusmuscasina benimsiyorum. gerceklere tutunmak icin turist edasiyla fotograf cekmekteyim, dijital karelere hapset bu manzarayi, bu havayi soluyamadigindan avunacagin goruntuler topla, gelip geciciligin kesinligene karsi anlamsiz bir caba.camiin karsisinda bakir esyalar satan guzel bir dukkan, hani koyu yanimda goturmemenin acisiyle hatiralarini topluyorum, tereyagi cezvesi, karabiberlik ahsap, cay kasigi seti, baharat havani., hepsi ayri sirin.
alisveris yapildi yola devam, Göynük Bolu yolunun 5. km. sinden sola döndükten 6 km. sonra Çubuk Gölüne ulaşılır. Çubuk Gölü, Kayabaşı tepesinden inen bir heyelanın genişleyen vadiyi tıkaması sonucu oluşmuştur. Deniz seviyesinden yüksekliği 1150 m. Alanı 15 hektardır. En derin yeri 13 metreyi bulur.
Kıyısında Çubuk Köyü, Gölbaşı mahallesi bulunur. Etrafı güzel çam ormanlarıyla çevrilidir. Henüz çevresinde konaklama tesisi olmadığı için günübirlik piknik veya kamp amaçlı geziler için uygundur. Balık avlanıp, yürüyüş yapılabilir.
Etrafı oldukça sessiz ve çevresi ormanla kaplı. Etrafında yerleşim bulunmayan göl oldukça sessiz ve piknik için ideal. 2005 yılında Rüzgarlı Bahçe dizisin çekimleri için buraya bir film platosu inşaatı başlatılmış fakat filmin bazı nedenlerden dolayı yayımdan kalkmasıyla birlikte buraya yapılan binalar da burada öylece bırakılmış.
dizi seti 5 tane yel degirmeni kondurmus köyün karşısındaki kıyıya, sevimli golun manzarasi ile beraber uyumlu bir butunluk saglamis, gel gelelim terk edilmis, bakimsiz. en ustteki kirmizi tugleden degirmen en buyuk ve en ilginci, digerlerinin kapilari acik ama icleri harap ve bitap iken bunun kapisi kitli, arka cami acabildik ama iceri giriyoruz, ilk giren de bendeniz :), basamaklardan yukari cikiyorum, heyecanli bir arkadasim dur gitme diyor, kim tutabilir ki, kesfetme duygusunun heyecanini, en ust kata kadar cikiyorum, tam cami acmis disariya uzanmisken asagidan degirmenin resminiceken arkadasi goruyorum o da beni gorup fotografliyor, sonra fotograflara bakinca anliyorum herseyi camdan disari uzanan saclarim yeteri kadar uzun degil, o yuzden beklesen prensler beni bulamamakta, tamam diyorum yel degirmenlerinin eteklerine erisene kadar uzatmali saclari, :)
hava bahar, kimi zaman gunesli kimi zaman ruzgar kosturuveriyor bir bulutu digerinin ardindan, bizde egleniyoruz, acik havada acikiyoruz da ve mangalda sucuk ekmek keyfi ustune erimis muzlu helva ziyafeti, bu mangalin kullerinden yararlanilarak yapilan muhtesem lezzetli ve pratik bir piknik tatlisi, onceden ızgarananin boyutlarina uygun olarak hazirliyorsunuz alimunyum folye arainda ufalanmis helva ve uzerine cikolata parcalarini, bu paketlenmis ince kaliplar mangalin uzerinde bir guzel eridikten sonra yarimsar muzu batirarak afiyetle yiyorsunuz tatlinizi, catal bicak gerektirmeyen cok cok lezzetli bir piknik tatlisi. e bu enejiyle koye kadar gidilir, kahve kapali ama koy bakkalini razi edip cayimizi da ictik.
saat henuz nes nucuk ama en az dort saatlik bir yol var gercek hayata, bir yaprak daha biriktiriverdik, siradan ucup gidiveren onca gune inat, bir gune daha anlam katildi.
bu senenin ilk ceyreginin acisini cikardik, gezmek daha cok dogayla ic ice yasamk istiyorum.
anlayana :)

Hiç yorum yok: